top of page

Gerdek Gecesi Sabahı ( Siphe)

 

            Gerdek gecesinin sabahı köyün kadınları gelin evinde toplanır, kelle pişirirler. Gelen misafirlere ikram edilir. Çaylar içilir, iyi dileklerde bulunur gelinin çeyizine bakılır. Çeyize para takılır.

Misafir Ağırlama

             Suriye Türkmenlerinde misafire çok önem verilir ve hürmet gösterilir. Gelen misafir Allah Misafiri’dir ve eve uğur bereket getirir.” Durumu iyi olan her evde misafir odası adıyla dayanıp döşenen bir oda mutlaka vardır. Gelen misafirler burada ağırlanır, yatıya kalırlarsa bu odada yer döşekleri serilir ve burada yatırılır. “Misafire hizmet etmek ayrıcalıklı ve görgü gerektiren bir iştir. Misafir güler yüzle ve dışarıda karşılanır. Hoş geldin edilerek odanın başköşesine oturtulur. Altına minder serilir. Rahat etmesi sağlanır. Samimi olarak hal hatır sorulur. Hava soğuksa hemen misafir odasının sobası yakılır, sıcak bir içecek ikram edilir. Tüm ikramların sorulmadan yapılması makbul olur. Misafire hiçbir zaman “Çay yaptırayım mı?” veya “yemek hazırlattırayım mı?” diye sorulmaz” hemen ikramlarda bulunulur. Ev sahibinin durumuna göre koyun, kuzu, horoz, culluk (hindi) keser veya özel yemek yaptırır. Yemekler ihtişamlı bir sofra düzeni ile kurulur. “Misafir az yer çok yer veya hiç yemez” artık onun isteğine kalmıştır. Misafire üç gün niçin geldin diye sorulmaz. Üç güne kadar kendisi söylerse söyler, üç gün dolduktan sonra geliş amacı sorulabilir.

 

              Misafire su veya acı kahve (mırra) ikram eden kişi, misafir içip bitirene kadar mutlaka karşısında hazır bekler. Misafir boşalan bardağı uzattığında karşısında bekleyen kişi bardağı saygıda kusur etmeyecek tarzda geri alır. Yemek esnasında, yemeklerin yağlı etli tarafları misafire ikram edilir. Ev sahibi misafirin daha çok yemesi için, yemeği yavaş yavaş yer. Yemek yenirken misafir fazla konuşturulmaz. Misafirin rahat yemek yemesi için sofraya çocuklar oturtturulmaz.

           

            Misafir elini yıkayacak veya abdest alacaksa ev halkından biri ibriğini alarak mutlaka onun eline su döker. Bu sırada ibrikten su döken kişi mutlaka omzunda bir havluyu hazır bulundurur. Misafir elini yıkar yıkamaz hemen havlu uzatılır. Giriş çıkışında misafirin kapısı ev halkından birileri tarafından açılır. 

Misafiri Eve Çağırma

 

Doğum Adetleri

               Uzaktan gelen bir misafir eğer üç günden fazla kalacaksa. Komşular tarafından eve çağırılır. Eve çağırma, misafirin bir gece bir evde ağırlanmasından ibaret bir gelenektir. Misafiri ilk önce ev sahibinin yakın akrabaları götürür. Misafiri götürecek kişi tarafından ev sahibine: "Ede, akşama mısafırından bize buyurun", demek suretiyle davet gerçekleşir. Ev sahibi bu daveti gelenek icabı geri çevirmez. O akşam o evde yenilir. Ev sahibi tekrar evine döner, misafir ise davetli olduğu evde kalır. Ertesi gün başka bir ev aynı daveti tekrar ederek misafiri evine götürür. Misafirin köyde kaldığı sürece bu davetler sürer gider.

 

            Bütün davet yerlerine, misafirin ilk olarak misafir geldiği ev sahibi de katılır. Komşular uzaktan gelen misafirin bulunduğu evde akşam yemeğinden sonra toplanır, sohbet edilir çay-kahve içilir.

 

            Misafir çağırma geleneği halen, yakın akrabalar arasında sürmektedir. Komşular arasında ise, bir öğün yemek vermek şeklinde devam etmektedir. Misafir köyden ayrılacağı günün öncesinde, “yarın inşallah yola çıkacağım.” diyerek, artık davet kabul etmez ve son geceyi ilk misafir olduğu evde geçirir”. 

Doğum

 

            Hamile kadına Suriye Türkmen kültüründe (kuzlaçı) denir. Kadın, iki canlılık süresince bir nevi hasta sayılır. Doğum günü geldiğinde doğumu köylerde genellikle yaşlı köy kadınları yaptırır. Doğum gerçekleştikten sonra hemen çocuğun göbeği kesilir, “kesilen göbeği inançlara göre cami avlusuna atılırsa hoca olur, okul bahçesine atılırsa okumuş olsun diye” bazı inançlar vardır. Göbek kesildikten sonra ebe, bir leğen içinde çocuğu yıkar (çimdirir). Ardından çocuk sıkı bir şekilde belenir. Kaynana ya da görümceler, nefse yatan geline ilk önce pekmez, un ve yağ karışımından yapılan bulamaç yapar ve doğum yapan geline yedirilir.

 

Ad Koyma

 

            Çocuğun doğumundan sonra izlenen âdet ve uygulamalardan ilki, çocuğa ad konmasıdır. Çocuğa verilecek ad anne ve baba tarafından büyüklerle istişare ederek bir isme karar kılınır. Çocuğa verilecek ad genellikle ata, dede, nine, dayı, emmi, hala, teyze, gibi yakınlarının isimleri arasından seçilir. Seçilen ismin Türkmen ve dini değerler taşımasına son derece önem verilir. Karar kılınan ismi hoca veya dedesi çocuğu kucağına alarak yönünü kıbleye doğru döner ve kulaklarına kamet ve ezan, okunduktan sonra, çocuğun sağ kulağına doğru eğilerek üç defa: ” senin ismin …”denilerek ismi söylenmek suretiyle ad konulmuş olur.

 

Çocuk Görme

 

             Doğan çocuk sadece anne ve babasını değil aynı zamanda akrabalarını ve komşularını da sevindirir. Doğum yapan anne kendine gelip durumu normalleşince, yakın akraba ve komşuları çocuğu görmeye ve geçmiş olsuna gelirler. Yaşı uzun olsun, analı babalı büyüsün, Allah nazardan saklasın, temennisinde bulunmak ve daha önce kendi doğumlarına da hediyelerle gelen bu annenin hediyesine karşılık vermek için çeşitli hediyeler getirirler 

             Çocuk doğumundan yirmi gün sonra bütün vücudunu tuzlarlar ki: teri kokmasın, cildinde yara bere çıkmasın, yani cildi pişmiş olsun, dayanıklı olsun diye tuzlanır. İkinci tuzlama işlemi ise kırkında gerçekleştirilir

 

Diş Hediği

 

            Çocuk ilk dişlerini çıkarmaya başladığında çok huzursuz olur ve anneye unutulmaz sıkıntılar verir. Çıkan ilk dişi gören kişi olmak çok önemlidir. Öyle ki dişin çıkmış olduğunu gören ilk kişi bunu çocuğa bir hediye alarak kutlar. Diş çıktıktan birkaç gün sonra hedik yapılır tüm akraba ve komşulara dağıtılır. Diş hediği dağıtılan evler bütçe durumuna göre hedik getirilen tabağın içine para veya hediye koyarlar.

Çocuğu Tuzlama

            Sünnet geleneğinde ilk iş, kirve (küre) olacak aile ve o ailedeki kişiyi tespit etmektir. Tespit edilen kişiyle istişare sonucunda kürelik kabul edildiyse sünnet hazırlıklarına başlanır.

            Uzun bir (gallabiye) sünnet kıyafeti diktirilir. Sünnet gününde önceden duyurulan saatte sünnet düğünü yapılır veya mevlit okutulur.  Çocuk sünnet olduktan hemen sonra davetlilere yemekler ikram edilir. Sünnetçi ve düğün masraflarını kirvenin durumuna göre küre karşılar. Bu arada küre, küre olmakla çok yakın akraba olmuş kabul edilir öyle ki  “kürelerin çocukları birbirleriyle evlenemezler.

Köstek Kırma 

               Köstek kırma geleneği Suriye Türkmenlerinde günümüze kadar hala sürdürülmektedir.  “Köstek; hayvanların kaçmasını önlemek için iki ayağına bağlanan iptir.” Köstek kırmadaki amaç, kösteği kırılan çocuk ayaklarında engel kalmasın koşsun yürüsün diye kırılır. Kösteği kırılacak çocuk ilk önce bir zembile konur ve köyün tüm evleri çocuklar tarafından dolaştırılır. Evler dolaştırılırken her ev duruma göre zembilin içine yumurta, para veya şeker koyar. Evleri dolaşmadaki amaç çocuğumuz yürüyor mesajını vermektir. Çocuğu zembile koymadaki neden ise çocuğu komik bir duruma koyarak köy çocuklarını peşine düşürmektir. Toplanılan yumurta veya paralarla şeker satın alınır ve çocuk açık bir alanda anne veya babasının önüne oturtulur, ayak parmaklarına pamuk ipliği bağlanır. Pamuk ipi çürük iptir. Çabucak kırılır. Çocuğa zarar vermesin diye tercih edilir. Daha sonra toplanan çocuklar iki-üç yüz metre ileriye dizilirler. İşaret verilmesiyle gösterilen yerden koşa koşa gelen çocukların içinden hangisi önce gelip pamuk ipliğinden yapılmış kösteği kırarsa yarışı da o kazanmış olur ve şekerin çoğunu ipi kıran çocuk alır. Geriye kalan şekerler diğer çocuklar arasında paylaştırılır. Kösteği kırılan çocuk, anasının kucağında mutluluk içinde eve getirilir. Ne hikmetse kösteği kırılan çocuk o günden sonra bir daha tökezlemez. 

Cenaze Adetleri

                Ölüm dünya hayatının son durağı olup insanı çaresiz kılan, korkutan ve sırrına erişilmesi güç olan bir olaydır. İnsan ne zaman öleceğini ve nerede öleceğini bilemediği için daima hazırlıklı bulunmalıdır. Bunun yanında ölüm korkusu nedeniyle Suriye Türkmenlerinde ölümü hatırlatan bazı inanışlar vardır. Ölüm öncesi inanışlarına göre ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili düşünceler bulunmaktadır. Örneğin; Köpek Uluması, bir köpek uzun uzun uluduğu zaman başını hangi eve çevirirse o evden mutlaka ölü çıkacağına inanılır. Evin damına baykuş konması, bu gibi durumlar bir kara haberin geleceğine yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır: Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanına çağırması gibi bazı hurafe inanışlarda vardır.

 

            Yatağa düşmüş, öleceği hissedilen hastalar sık sık ziyaret edilir. Ziyarete gelenler helalleşirler. Hastanın yakını ya da en sevdiği kişi yanında bulunarak vasiyeti veya diyeceği bir şey olup olmadığını öğrenmeye çalışır. Kuran-ı Kerim okutulur. Yanında bulunanlar "şehâdet" getirirler ve ruhunu teslim ettiği zaman "Allah rahmet etsin dua okuyarak, şehâdet getirerek, ruhunu teslim etti. Ne güzel ölümü vardı.” diye arkasından hayırla yâd edilir. Suriye Türkmenlerinde doğum da ölüm de Allah'ın emri olarak görülür. Bu nedenle ölüm metanetle karşılanır. Bir evde cenaze olursa kısa sürede duyurulur. Ölüm duyurmada en önemli yol camilerle selâ okunduktan sonra yapılan duyurmadır. Köy yerinde ölen kişi camiden lakabıyla birlikte çağırılır ve köy halkını mezar eşmek için imam mezarlığa çağırır. Kişi akşam vefat etmiş ise cenaze sabaha kadar bekletilir. İkindi veya daha önce vefat etmiş ise hemen defnedilir. Bundaki neden ise mevta kokmasın yeni evini bulsun denir. Yıkanana kadar mezar da açılmış olur. Ölüyü yıkamak için kazanda su ısıtılır. Bu arada herkes koşuşturarak su taşır. Cenaze yıkanırken bakmak çok günahtır. Ölü, yakınları haricinde kimseye gösterilmez. Bu arada Rahmetli olanın vasiyetleri yerine getirilmeye çalışılır bu vasiyetler beni falan yıkasın, falan yere defnedin olabilir. Ölü kefenine sarılırken kefene kokular sürülür, reyhan ve sedef yaprakları konur. Kefen kapatıldıktan sonra bir daha açılmaz. Cenaze omuzlarda taşınarak mezarlığa getirilir. Cenaze kazılmış mezarın güney tarafına konur. Cenaze namazı kılınır. Hoca ölü adına helallik diler ve ölü defnedilene kadar hoca mezarı başında kuran okur, ölü defnedilir, hoca mezar başında telkin verir. Defin işlemleri sona erer. Ölü sahipleri uzun bir kuyruk oluşturur ve gelen insanlar el sıkarak baş sağlığı dilenir. Mezarlıktan dağılan insanları köy halkı yemeğe çağırır ve “Cemaat bir yere dağılmayın, buyurun yemeğe…” diye her ev üç-beş kişiyi evine misafir alır. Yemek yemeyen misafirler ise doğruca cenaze evine gelerek otururlar. Bu sırada Kuran-ı Kerim okunur. Özellikle herkes ölü evinde toplanarak ölü sahiplerinin üzüntüsüne ortak olur. Ayrıca yöre halkı cenaze evine yemekli taziye ile gelir. Ölen kişinin elbiseleri fakirlere dağıtılır. Cenaze evinde uzun müddet radyo çalınmaz, televizyon açılmaz. Buna yakınları ve komşuları da mümkün mertebe riayet ederler. Düğün ve şenlik anlarında da ölü evinden mutlaka müsaade alınır. Komşular üç-beş gün süreyle cenaze evine yemek götürürler. Ölen kişinin ruhu için genelde iki-üç gün peş peşe Yasin-i Şerif okutulur. Çoğu zaman öldüğü gün hatim indirilir. Yaklaşık olarak 15-20 gün etraf köylerden taziyeye gelinir. Köylüler koyun koç getirir taziyeye şehirden gelenler ise bir çuval toz şeker getirirler. Bundaki amaç; cenaze evinin acısını bu yolla hafifletmektir. Bu da Suriye Türkmenleri arasındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir örneğidir. Cenaze evinde ölümden sonraki 52. günde mevlit okutulur.

 

Ağıt yakmak

 

            Ağıtlarda ölünün elbiseleri ortaya konur. Kadınlar toplanır. Ağıtçı bir kadın ölünün çamaşırlarını birer birer eline alarak ‘’Ağıt‘’okur ve çevresindeki kadınlar da bu arada ağlaşırlar. Saç baş yolanlar olur. Bu ağıtları ana-kız, kardeş, evlat, hala, teyze gibi yakınları yakarlar. İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür.

               Güvey Donatma düğünün son günü akşam ezanından sonra köyün gençleri ve düğünden kalan genç misafirler ile birlikte davul zurna ile damadın akraba yâda komşularının evinde yapılır. Damadın damatlık elbiseleri bir tepsiye konur.Bu tepsi sağdıçlardan birinin başında çala-oynaya toplu şekilde damad evinden alınır. Damadın ününe bir havlu tutularak önceden belirlenen eve doğru şu türkü söylenerek gidilir. Güvey donatmada söylenen türküler genelde kırık hava olur.

 

Kalanın altı tandırda yandır Allah’ım yandır

Allıda yemenim şine şine nay nay

Pulluda yemenim vay gidi vay

 

Beni bir kuş eyle de, yarın göksüne kondur.

Allıda yemenim şine şine nay nay

Pulluda yemenim vay gidi vay

 

Arığı hopladın mı şalvarı topladın mı?

Allıda yemenim şine şine nay nay

Pulluda yemenim vay gidi vay

 

Oğlan dedi gel yatak kız dedi çatladın mı?

Allıda yemenim şine şine nay nay

Pulluda yemenim vay gidi vay

 

            Damadın evinden yola çıkıldıktan sonra ara ara yolda evli olan misafirlerden biri “Ah ah ayağım ayağım” diye damadın önüne atılır geçişi önler “felan kişi ayağımı kırdı, iyileşmesi için bir türkü söylesin” diye istekte bulunur. O kişi türkü söyler, söylemezse “ayağı kırılan kişi damadı bırakmaz”  eğer o kişi türkü bilmiyorsa “Nene” diye “Ana” diye bağır denir bu şekilde yarım saatlik yürüme ile önceden belirlenen eve varılır. Burada davul ve zurna eşliğinde türküler eşliğinde damat giydirilir. Bazı evli olan misafirler damadın ayakkabısını yâda damadın elbisesini çalar, istekte bulunur sağdıçlar isteği yerine getirmezse çalınan eşya verilmez. Burada da istekler genelde türkü olur. Gençler işe eğlence katmak için damadı iğneler tabi sağdıçlar buna mümkün mertebe izin vermezler. Damat giydirildikten sonra tekrar türküler eşliğinde damadın evine getirilir. İmam nikâhı kıyılır ve düğün son bulur.

Sünnet

Düğün Adetleri

               Düğün evlenme sürecinin en önemli aşamasıdır. Kız ile erkeğe yeni bir toplumsal statü kazandırması ve aileler arası dayanışma sağlaması açısından önemlidir. Ayrıca evlilik törenleri adet, gelenek ve göreneklerin zengin bir şekilde yansıtıldığı önemli törenlerdir. Evlilik çağında oğlu olan anne ve baba her açıdan kendi ailesine denk olan bir ailenin kızına bakmaya gider. Günümüzde gelişen teknoloji nedeniyle hayat şartlarının değişmesiyle birçok adet, gelenek ve görenekler unutulmaktadır. Bunlardan birisi de evlenme ve düğün adetleridir. Suriye Türkmenlerinde düğün adetleri aşağıdaki gibidir:

Dünür Gitme

               İki gencin evlenmeleri için dünür gitme adettir. Bu iş için daha önceden becerikli kadınlarca kızın ağzı yoklanır. Olay kıza duyurulur. Kızın gönlünün olup olmadığı sorulur ve fikri öğrenilir. Eğer kızda yumuşaklık bulunursa görücü gönderilir. Görücü kız ve oğlanı iyi tanıyan, kız eviyle bir problemi olmayan ve bu işte tecrübeli olan, ağzı iyi laf yapanlar arasından seçilir. Gündüzden, akşam size geleceğiz diye haber verilir. Akşam olunca kız evine varılır. Hal hatır sorulur. Sohbetler edilir. İkramlar yenilir, içilir. Uygun bir zamanda Aile büyüklerine,  "Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle kızınızı filan oğlumuza istemeye geldik" diye amaç belirtilir. Büyükler uygun görürlerse "kızın fikrini alalım, hısım-akrabaya bir soralım" diye süre isterler. Birkaç gün aradan sonra tekrar gidilir. Uygun bulunursa olumlu cevap verilir. Böylece iş tatlıya bağlanmış olur. Bundan sonra kız ile oğlan sözlü olmuşlardır.

Kız İsteme ve Kalın Verme

                 Evliliğin ilk aşamalarından biri olan 'Kız İsteme' geleneğidir. Beğenilen kıza dünür gittikten sonra. Oğlan tarafının ileri gelen büyüklerine haber verilir yarın akşam bizim oğlanın tatlısı var diye büyükler sözlü davet edilir. Toplu şekilde kız evine gidilir. Oğlan tarafından gelen misafirler, biraz oturduktan sonra konuya geçilir, kız resmi bir şekilde istenir daha önceden olumlu cevap alındığı için, fazla uzatılmaz hemen konuya geçilir. Kız babası olumlu cevap verdiği takdirde "okuyun Fatihasını" der. Fatiha okunduktan sonra oğlan tarafının aile büyüğü (temsilcisi) yükümüz nedir diye kızın babasına seslenir. 'Kalın' kız babasına kızın çeyizine harcanmak üzere oğlanın verdiği başlık parasıdır. Başlık konuşulur kız babası gelen misafirleri onure etmek için "kız sizin tutun elinden götürün" der. Ancak başlık parası kesilir. Tatlılar, meyveler yenir. Kadınlar zılgıt çalar bu şekilde kız isteme merasimi bitmiş olur. İkinci evre nişandır.

Nişan

               Kız ve oğlan tarafının uzun görüşmeleri neticesinde nişan günü belirlenir. Sonra konu-komşuya "filan gün nişanımız var, buyurun" diye sözlü davet edilir. Nişan günü davul zurna eşliğinde kız evine gidilir. Nişan genellikle kız evinde yapılır. Uygun bir yere masa ve iki sandalye yerleştirilir. Kız ile oğlan bu masaya gelir ve tören başlar, nişan genellikle kadınlar tarafından yapılır. Yüzükler takılır ve bundan sonra takı işleri başlar. Sırasıyla erkek tarafı, daha sonra kız tarafı, yakın akrabalar ve davetliler hediyelerini takar. Hediyeler genellikle para, altın, kumaş gibi hediyelerden oluşur. Nişan bu şekilde biter.

Bazarlık

                 Düğünden beş-altı gün önce kız ve damat evi toplu şekilde bazarlığa (düğün hazırlığı) giderler ve düğün alışverişi yapılır. Bunun adına "bazarlık" denir. Gelin ve damat bütçesine uygun ev eşyalarını seçer. Kız istemede alınan (kalın) yani başlık parası alınan eşyalara harcanır. Alınan eşyalar damat evine geldiği an silahlar sıkılır, zılgıt çalınır konu-komşuya duyurulur. Eşyalar kız ve damat evi tarafından gelin odası dediğimiz eve yerleştirilir.

Yas Alma

                Yas alma geleneği düğün tarihi belirlenmiş ve davetiyeler dağıtıldıktan sonra köyde bir cenaze olursa, düğün sahiplerinin cenaze çıkan evden düğün için izin istenişine yas alma denir. Suriye Türkmenlerinde kırk gün yas tutma süresi boyunca planlanmış düğünlerin ertelendiği bile yöre insanı tarafından ifade edilmektedir. 

Bayrak Dikme

                  Düğün sahibi olan evin damına yaklaşık bir hafta önceden çiçeklerle süslenmiş bayrak dikilir. Düğün günü belirlenir, davetiyeler dağıtılır. Eski köy düğünlerinde düğün kartı ve top kumaş dağıtılırdı. Köyün gençleri toplanır bayrak süslenir, bayrak dikmede cahal (bekâr) türküsü ve manileri söylenir. Düğün edasında bayrak dikme merasimi başlar. Bir veya iki saat içinde bayrak damat evinin çatısına dikilir. Bayrak dikmedeki amaç ise bu evde yakın zaman içinde düğün olacağı haberinin verilmesidir.

Bayrak Dikmede Söylenilen Maniler ve Türküler

 

Harman yeri haraba

Kız vermeyin Arap'a

Gemiklerim çürüdü

Avratsız yata yata.

   ***

Ne bakarsın delikten

Koynu dolu erikten

Ne bıktım ne usandım

Senin kimi ferikten

  ***

Bu gece geleceğim

Tağayı deleceğim

Kız bana bir öpüş ver

Askere gideceğim.

   ***

Tepsi kenarı sarı

İçinde yedim narı

Şu Kalkım'ın gençleri

Konduramın kenarı.

 

UH.

Acem kızı kalk gidelim bize çek (Alaheeey )

Güneş çalmış da diyaman ölüm diyaman ak topuktan dize çek

Gel sarılak ilkbahardan güze çek (Alaheeey )

Dört gazilerde diyaman ölüm diyaman gelen suna kimindir.

  ***

Suya gider edem su küleği doldurur

Eve gelirde diyaman ölüm diyaman gül benzini soldurur,

Anan duysa babam beni öldürür

Dört gazilerde diyaman ölüm diyaman gelen suna kimindir.

  ***

Bir balıkçı aldı kaçtı fesimi

Çok çağırdım da diyaman ölüm diyaman işitmedi sesimi

Anan duysa bacım çeker yasımı

Dört gazilerde diyaman ölüm diyaman gelen suna kimindir.

Düğün

                 Düğünün birinci günü sabah erkenden düğün olacak harman yeri temizlenir, çadırlar kurulur, kilimler keçeler serilir, halay yeri sulanır, eski köy düğünleri dört-beş gün sürerdi. Bu nedenle uzak yerden gelen misafirleri köy halkı, damat evinin yükünü hafifletmek için kendi evlerinde misafir ederlerdi. Köy düğünleri genellikle davullu zurnalı olup dört-beş gün gece geç saatlere kadar sürerdi. Düğün günü uzak yerden gelen misafirleri düğün sahibi davul zurna ile karşılar, davulcular gelen misafirden bahşiş alır ve hangi ev onu konuk edecekse o eve kadar damadın kardeşleri, halaları, oynayarak zılgıtlar eşliğinde çala oynaya kalacağı eve kadar eşlik ederler. Bu karşılama merasiminin amacı gelen misafirleri onura etmek ve düğün boyunca hoşça vakit geçirmelerini sağlamak ve onlara verilen değeri göstermektir. Düğün her gün gece geç saatlere kadar sürer. Uzun halaylar kurulur, barak ve uzun hava türküler söylenir. Gece geç saatlere kadar çalınır eğlenilir. Misafirler kalacakları eve döner, geç yattıkları için sabah geç uyanmasınlar diye davulcular misafirlerin kaldıkları eve giderek erkek misafirlerin yatağı başında uyandırana kadar davul çalar ve misafirleri uyandırır, misafir (abdallara) yani davulculara uyandırdıkları için bahşişi verir bu şekilde tüm misafirler her sabah uyandırılır. Köy düğünleri ihtişamlı bir şekilde dört-beş davul birden çalınır. Uzun halaylar olur halay başı baş çeker ara ara zurnacı gözüne kestirdiği birinin yanına gelir ve türkü söylemesi için uzun uzun zurnayı onun kulağına doğru çalar o kişi halayda mahcup duruma düşmemek için türkü söyler. Türkü bilmiyorsa abdala yani zurnacıya bahşiş verir, böylece mahcup olmaktan kurtulur. Düğünlerde söylenen türküler genellikle Ömeri, Garip, Kılınçoğlu, Karacaoğlan, Ezogelin ve Barak havalarıdır. Oynanan halaylar ise şöyledir; Üçayak, Çobanbey Havası, Havşe, Hosar, Leylim, Çiftetelli, Urumu, Halebî, Kırık Hava, Kırıkhan oyunları oynanır. Örneğin, Havşe oyununu oynayanlar beşerli guruplar halinde ikiye bölünür davul ve zurnacılar iki gurup arasında gidip gelir. Kırık Hava türküleri eşliğinde söylenerek oynanır.  Halay başı genellikle şu türküyü söyler ve guruptakiler koro halinde salanda yeri, dolanda yeri diye türküye eşlik derler.

 

Ah yeri yeri yeri salanda yeri,

Sallanmazsan sallanma dolanda yeri,

 

İndim geldim hamadan salanda yeri,

Öldüm kan ağlamadan dolanda yeri,

Analar kız beslemiş salanda yeri,

Vermiyor sevdiğine dolanda yeri,

 

Bir taş attım zeytine salanda yeri,

Zeytinin irisine dolanda yeri,

Allah beni çoban et salanda yeri,

Kızların sürüsüne dolanda yeri,

 

           Bu Kırık Hava türkü eşliğinde Havşe oynanır. Düğün sahibi nazar değmesin diye üzerlik yakar ve halayı turlayarak misafirlere tütsü yapar. Bu şekilde düğün 4-5 gün sürer dördüncü gün akşam kına hazırlıkları başlar.

Kına Gecesi

                Kına gecesi genelde düğün gününden bir gün önce hem erkek evinde hem kız evinde yapılır. Oğlan tarafı kına gecesi kız evine kınacıları gönderir. Bunlara kınacılar denir. Gelin uzak yerden ise bir gün önceden yirmi-yirmi beş kişilik bir gurup kadın, gelinin köyüne yâda bulunduğu şehre gider. Kına akşamı erkekler oğlan evinde, kadınlar da kız evinde toplanırlar. Bu geceye “Kına Gecesi” denir. Oğlan evinde davullu zurnalı sazlı sözlü kına gecesi başlar. Oynanır, türküler, maniler söylenir. Kına türküleri söylenir, kına türküleri uzun hava ve kırık hava olarak ikiye ayrılır. Kına türkülerini iyi bilen ve sesi güzel olan biri söyler arkasından tüm cahallar (bekârlar) hep birlikte hinnekey yaba hinne diye eşlik ederler. Hinnekey kına manasına gelir.

 

Kına Türküsü

 

İndim kuyun dibine

Hinnekey yaba hinne.

 

Baktım suyun rengine

Hinnekey yaba hinne.

 

Analar kız beslemiş

Hinnekey yaba hinne.

 

Vermiyor sevdiğine

Hinnekey yaba hinne.

 

Çadır kurdum düzlere

Hinnekey yaba hinne.

 

Sürme olam gözlere

Hinnekey yaba hinne.

 

Aha ben gidiyorum

Hinnekey yaba hinne.

 

Sözüm kalsın sizlere

Hinnekey yaba hinne.

 

Kına Manileri

 

“Al almamı soy bene

Başucuma koy bene

Anam ben gurbetteyim

Sene nasıl doyarım

***

Gelin geldi evimize

Şenlik geldi köyümüze

Hoş geldin gözel gelin

Bereket geldi bize

***

Gelinimiz iyi olsan

Biz de seni överik

Kötü olsa gelinimiz

Hepimiz de döverik

***

Kınamız kutlu olsun

Diliniz datlı olsun

Çığırın gelsin kızlar

Kız gelin oldu görsün”

Golan Yöresi

 

            Bu türküler ve maniler eşliğinde gecenin geç saatlerine kadar kına merasimi eğlenceli bir şekilde sürer. Oğlan kınasında cahal başı dediğimiz (Sağdıç) ve cahallar yani bekârlar ellerinde kına tepsisi ile hem oynar hem evli olan misafirleri dolaşarak kınayı yakmadan önce bir istekleri yâda emirleri olup olmadığını sorarlar. İsteği olan evliler ergen başından türküler ya da değişik isteklerde bulunurlar. Hatta bazı evliler işi daha da abartır sağdıca eziyetli, bir o kadarda eğlenceli eziyetler ederler. Örneğin yaz ortasında kış meyvesi istedikleri bile olur. Sağdıcın yüzüne un sürülür, eşek edip üstüne binerler. Evli misafirin isteği yapılmadığı takdirde kına yakılmaz ama çoğunlukla istekler türkü olur. Ergen başı türkü bilmiyorsa eşek gibi anır yâda “Komşular itlerinizi bağlayın, kemikler benim” diye bağır, denir. Kötü bir niyetle değil de işe biraz komiklik katmak amaçlı yapılır bu tür istekler. Damadın kınası yakılmadan önce yetim-öksüz olan bir oğlan çocuğunun eline kına yakılır. Kına merasimi gecenin sonuna doğru barak uzun havaları eşliğinde yakılır. Böylece kına merasimi sona erer.

Şabaş  (Takı Merasimi)

 

              Bugün bile Suriye Türkmen köylerinde çoğunlukla köylerde görülen “şabaş”, toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biridir. Düğünün son günü düğün yemeğinden önce yapılır. Düğüne katılanlar, belli bir düzen içinde uzun bir halay oluşturur. “Şabaş’ı davul çalan abdallardan biri ortalık yerde "şabaş şabaş" diye yüksek sesle halayın en başından para toplamaya başlar. Her parayı aldığı kişiyi onura etmek için takla, atarak göbek sallayarak "şabaş şabaş falanca kişiden şabaş" diye elindeki parayla halayı turlayarak yüksek sesle miktarı belirterek, yazıcı heyetine teslim eder. Toplanan bu paralar düğün sahibinin masrafları için harcanır.

 

               en güzel örneklerinden biridir. Düğünün son günü düğün yemeğinden önce yapılır. Düğüne katılanlar, belli bir düzen içinde uzun bir halay oluşturur. “Şabaş’ı davul çalan abdallardan biri ortalık yerde "şabaş şabaş" diye yüksek sesle halayın en başından para toplamaya başlar. Her parayı aldığı kişiyi onura etmek için takla, atarak göbek sallayarak "şabaş şabaş falanca kişiden şabaş" diye elindeki parayla halayı turlayarak yüksek sesle miktarı belirterek, yazıcı heyetine teslim eder. Toplanan bu paralar düğün sahibinin masrafları için harcanır.

Zeffe (Düğün Alayı)

 

               Şabaş’tan sonra eskiden atla gelin gezdirilirdi. Günümüzde ise herkes arabalarına biner gelin birkaç köy gezdirilir. Bazı köylerden geçen düğün alayının yolunu köy çocukları keser bahşiş almak için yola taşlar dizerler, bahşişler alındıktan sonra yollar açılır bu şekilde gelin evine varılır. Damat evin çatısına çıkar gelinin başına şeker-para saçar çocuklar şeker kapmak için adeta birbirleri ile yarışır. Gelin damat evine indirildikten sonra yemek hazırlıkları başlar.

Düğün Yemeği

                 Gelin indirildikten sonra düğün yemeği hazırlanır çadırlara uzun yer sofraları kurulur. Köy düğünlerindeki yemekler genelde, bulgur aşı, firik aşı, tike et ve bamya ekşisi, fasulye ekşisi (yahni) yemeklerinden oluşur. Yemekler gelen davetlilere ikram edilir, kesilen koyunların kelleleri pişirilip önemli misafirlerin önüne konur.  Yemek yendikten sonra gelen misafirlere havlu hediye edilir.

Güvey Donatma (Damat Giydirme)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

          

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi , belge vb. materyallerin her türlü yayın hakkı saklıdır. Suriye Türkmenleri kültür ve sanat sitesi  yönetiminden izin alınmadan kullanılamaz. Aksi takdirde 5846 sayılı fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında yasaktır

 Kuruluş 2015

bottom of page